1 Haziran 2018 Cuma

Hacı Kılıç Camii

Dantel gibi işlenen taçkapısıyla adeta taşın hayat bulduğu muhteşem bir Selçuklu eseri olan Hacı Kılıç Medresesi, kitabesinde de belirtildiği gibi hemen bitişiğindeki cami ile birlikte hicri 647 (M. 1249) tarihinde Ebu'l-Kasım bin Ali Tusi tarafından yaptırılmıştır.
Kayseri şehir merkezindeki İstasyon Caddesi üzerinde bulunan Hacı Kılıç Medresesi, cami ile birlikte yekpare bir görüntü sergiler. Kuzey tarafta medrese, güneyde ise cami bulunmaktadır. Medrese ve cami girişi için iki ayrı kapı vardır.Selçuklu döneminin çalkantılı bir döneminde yapılmasına rağmen, Hacı Kılıç Medresesi ve Camii oldukça büyük ve nadide bir eserdir. Kayseri'nin sahip olduğu dini yapılar arasında önemli bir yeri bulunan Hacı Kılıç Medresesi, cami ile beraber Selçuklu devletinin son dönemlerinde 647 (M. 1249) tarihinde Ebu'l-Kasım bin Ali Tusi tarafından yaptırılmıştır.
Hacı Kılıç Camii, yanındaki medrese ile bir bütün oluşturmaktadır. Her iki yapı da kesme taştan yapılmıştır. Cami ve medreseyi oluşturan yapı, kıble istikametinde 52X37 metre ölçülerinde, kalın taş duvarlarla çevrilmiş dikdörtgen bir plana sahiptir.Medresenin kuzey batı köşesinde "kare", caminin güney doğu köşesinde "silindirik" biçimde yapılmış köşe kuleleri vardır. Caminin ve medresenin köşelerinde destek kuleleri bulunmaktadır. Medrese ve cami arasındaki alana sonradan yapılan yuvarlak gövdeli tek şerefeli taş minare dikdörtgen bir kaide üzerinde oturtulmuştur. 
Hacı Kılıç Camii'nin kuzeyindeki medreseye sivri kemerli büyük bir aralıktan geçilmektedir. İki yanda da küçük sivri kemerler vardır. Medrese taçkapısı girişinde yer alan küçük eyvanın tam karşısında büyük bir eyvan bulunur. Bunun da yanında beşik tonozlu büyük bir dersane vardır. Avluyu çevreleyen revaklar zeminden biraz yüksekte olup, 1 X1 metre ebatlı yedi ayağa basan sivri kemerler ve tonozlardan oluşur. Buradan da, kenardaki hücrelere geçilmektedir. Açık olan avlunun üzeri yakın zamanlarda çelik konstrüksiyon ve buzlu camla kapatılmıştır.Dışta duvarlar muntazam dizili taşlardan yapılmışlardır. Uzunluğu 50 metre olan güney cephede iki büyük giriş kapısı açılmıştır. Birinci kapıdan camiye, ikinci kapıdan ise medreseye girilmektedir. Her ikisi de geometrik bezemelerle süslenmiştir. Ancak her iki kapı da gerek biçim gerekse süslemeleri ile birbirinden farklılık göstermektedirler.Medresenin taçkapısının üzerinde bir mermer kitabe bulunmaktadır. Üst kısımları tahrip olan medresenin taçkapısı, külliyenin yakın zamanlarda yapılan restorasyonunda oldukça iyi bir tamir görmüştür. Cami ve medresenin kapıların ana semaları birbirine benzer; desenlerde ise bir kısım farklılıklar.Dikdörtgen formundaki ana planda dış pervaz; geniş bir bordürden meydana gelirken dışında daha dar, içinde de ince su ile geometrik geçmeli kompozisyonlarla süslüdür. Daha içte kabartma motifli sivri kemer yer alır; içte rumi, dışta geometrik motifli iki bordürden oluşur.
Girişteki mukarnaslı nişin altında cel-i sülüsle yazılmış bir kuşakta Tövbe Suresi'nin 18. Ayeti olan "Allah'ın mescidierini ancak Allah'a ve ahiret gününe imân eden, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır" ayet-i kerimesi yazılıdır.Bu yazı medrese kapısında taş üzerine işlenmiştir. Giriş kapısı basık kemerlidir. Sağ ve solda mukarnaslı nişli mihrabiyeler yer alır. Taçkapı dış pervazında yukarıya kadar uzanan sütunlar ve içteki giriş kapısının iki yanındaki küçük sütunlar da geometrik karakterde değişik desenlerle süslenmiştir. Medrese taçkapısının dış pervazında cami taçkapısından farklı olarak mukarnaslı bordur dolaşmaktadır. Bu kapının üst kısmındaki kitabede cel-i sülüsle Arapça olarak iki satır halinde yazılan metnin tercümesi şöyledir:"Bu mübarek medresenin yapılmasını Keyhüsrev'in oglu yüce sultan, din ve dünyanın şerefi, fetihler sahibi, Keykavus devrinde 647 (1243) senesinde zayıf kul Tus'lu Ali oğlu Ebu'l-Kasım eliyle emretti."
Selçuklunun nadide eserlerinin başında geliyor ihtişamını hala ilk gün ki gibi koruyor :)




Cıncıklı (Çiğdelizade) Camii

Çiğdelizade Cami olarak da bilinen yapı, Çiğlizade Hacı Ahmet Ağa tarafından 1664-1665 tarihlerinde inşa edilmiştir. H. 1062 tarihli vakıfnamede belirtildiğine göre Ahmet Ağa, Debbağ esnafından olup Kepe İlyas mahallesindeki Çiğdeli bahçenin kendine ait yarı hissesini kendi camisine ve bazı çeşme ve camilere vakfetmiştir. Cami, 1715 ve 1923 yıllarında tamir ettirilmiş, 1985 yılında ise yol açmak için asıl yerinden geri çekilerek yeniden inşa edilmiştir.


Kare planlı olarak kesme taştan inşa edilen caminin, kule minaresinde diğer minarelerden farklı olarak silindirik bir merdiven sistemi uygulanmıştır.


İnsan yolu başka bir yere açaydınız da tarihe dokunmayaydınız demekten kendini alamasa da kitabesi hala sağlam görmek isteyenler için :)

31 Mayıs 2018 Perşembe

Lala Paşa (Lale camii) Camii

Lala Paşa Camii 800 metrekareyi aşkın ibadet alanı ile Kayseri’nin büyük camilerinden biridir. İnşa tarihi hakkında kesin bir bilgi bulunmamakla beraber Selçuklu döneminde yapılan bir 13. yüzyıl eseri olduğu anlaşılmaktadır.
Lala Paşa Camii veya Lale Camii olarak bilinmektedir. Tipik bir Selçuklu dönemi eseridir. Kiçikapı Meydanı'nın hemen güneyinde, Kayseri lisesinin güney doğusunda bulunmaktadır. İnşa tarihi hakkında kesin ve aydınlatıcı bir bilgi yoktur.
Halk arasında Lale Camii olarak bilimekle beraber, tarihi kayıtlarda "Lala Muhlisiddin Camii" olarak geçmektedir. Ahmed Nazif Efendi, Mirat-ı Kayseriyye (Kayseri’nin aynası) adlı eserinde bir ismini de Lala Muhlisiddin Paşa Camii olarak zikretmiştir. Cami inşa tarzı olarak tipik bir Selçuklu dönemi eseri olup, 13. yüzyıl eseri olduğu düşünülmektedir.
Ahmed Nazif Efendi, camiin 1239 (M. 1823) ve 1273 (M 1856) tarihlerinde bir ölçüde tamir edildiğini, hayli vakıf gelirinin bulunduğunu, bitişiğinde bir sıbyan mektebi ve bir çeşmesinin bulunduğunu belirtmektedir. Çeşme bugün hala ayakta olup, sıbyan mektebi ise yok olmuştur.
Lala (Lale) Camii kesme taşlardan inşa edilmiş kalın duvarlı, kemerli, tonozlu bir yapıdır. Dıştan dışa 32X33,50 metre ölçülerindeki kare planlı bina, enine beş sıra teşkil eden, altı bölümlü tonoz sistemiyle örtülmüştür. Kemerleri yirmi sekiz adet kare planlı ayak taşır. Camiin kıble duvarı oldukça kalın 190 cm, diğer duvarları ise normal kalınlıktadır 110 cm. Caminin üç giriş kapısı vardır. Esas kapı güney-doğuda binaya bitişik türbenin yanında bulunmaktadır. İkinci kapı kubbe sahnının ekseni içerisinde, üçüncüsü ise batı duvarına açılmıştır. Orta sahnın tonozları yan sahınların tonozlarından daha yüksektir. Batıda yüksek ve güneyde alçak pencerelerle ibadet alanı aydınlanmaktadır. Caminin güneydoğusunda camiye eklenen bir türbe mevcuttur.
Mihrap önü orta kubbeye kadar aynı istikamette yüksek beşik tonozludur. Üstten kare kaideli, sekizgen pahlı ve onikigen piramit bir külahla kapatılmıştır. Burada dört küçük pencere bulunmaktadır. Caminin kıblesinde alt seviyede dört penceresi vardır. Batı duvarında biri kapı üzerinde düz lentolu, diğerleri basık kemerli altı pencere bulunmaktadır. Doğusunda dört pencere yer alan caminin kuzeyi de pencerelidir.

İç mekan örtüsünü sağlayan tonozlar mihrap önü dışında tamamen kıbleye paralel yerleştirilmiştir. Tonozları taşıyan kemerlerin yan üçgenlerinde çift gözlü küçük pencereler dikkati çeker. Caminin ortasında; Selçuklu tarzındaki bir aydınlık fenerinin sonradan inşa edilen "L" kesitli dört ayak üstüne oturan kubbe ile örtülü bir kısım vardır. Bu kubbeye 1925'lerde mahalleli tarafından su sızıntısını önlemek için yumuşak yontu taşlardan köşeli kaplama yapılmıştır. Tonozlu olan mihrap önünün üstünde önceden bir minber minare var iken, daha sonraki bir restorasyonda sanki burada bir kubbe varmış gibi bir külahlı kümbet haline getirilmiştir.

Caminin mihrabı yuvarlak kemerli bir niş halindedir, üst kısmı sekiz köşe, aşağısı ise beşgendir. Üzerinde hiç bir süsleme unsuru bulunmayan bu mihrabın bina ile hiç de alakası yoktur. Ancak, minber pek nefis bir ahşap işçiliğini sergiler niteliktedir. Kündekarî tarzında geçme ve kakma usulüyle yapılmış olan bu minber, maalesef delik deşik edilerek tahrip olmuştur. Minberin üzerinde süslü kufî hat ile Âyet'el-Kürsi ve bazı dualar yazılıdır.

Kıble yönünden ikinci sıradaki tonozun sağdan ikinci kemeri üzerinde "Burada Fahr-i Risâletmeâb Efendimizin bir meclise ruhaniye riyaset buyurdukları mütevatiren mervidir" yazılıdır. ("Burada, Hz. Peygamber (S.A.V)'in bir manevi meclise başkanlık ettikleri naklen rivayet edilmiştir" ibaresi sülüs hatla işlenmiştir.


Kayseri mahallesinde bulunan cami ihtişamından çokta bişey kaybetmemiş.Dökülen işlemeler restore hatalarını saymazsak ecdadın varlığını hissettiren  eserlerimizden tabi ki burayı da gezilecekler listesine eklemeyi unutmayın:)




30 Mayıs 2018 Çarşamba

Hunat (Huand) Hatun Camii

Hunat (Huand) Hatun Camii, külliyeyi meydana getiren diğer yapılar ile birlikte Kayseri'nin en gözde noktasında olup, mimarisi ve taç kapısındaki süslemeleri ile ilgi çekmekte ve çok sayıda ziyaretçiyi ağırlamaktadır.
Hunat Hatun Camii, Hunat Hatun Külliyesi olarak adlandırılan yapılar grubunun temel yapısıdır. Duvarları düzgün kesme taştan inşa edilmiş dikdörtgen planlı bir eserdir. Caminin ibadet alanı, 52,5X43,5 metre boyutlarındadır. Duvar kalınlıkları ile beraber cami 55X45 metrrelik bir alana oturmaktadır.
Dikdörtgenin kısa ekseni doğrultusunda 8, uzun ekseni boyunca 10 kemer aralıklarına bölünmüştür. Dört köşe ayaklar kemerleri tutmaktadır. Mihrabın önünde ve orta sahında iki kemer aralığı genişliğe sahip dört köşe iki alan inşa edilmiştir. Mihraba bitişik olarak kare olan bingilere dayanan bir kubbe yükselmektedir. Bu kubbe cami ile beraber inşa edilmiştir.
Ortadaki kare alan ise, şu anda kapalı olup, ilk yapıldığında klasik Selçuklu mimarisinde önemli bir yer alan Ulu Cami, Gülük Camii ve Lala Camii’nde de görülen bir nevi iç avlu niteliğinde ve hemen altında bir şadırvanın yer aldığı aydınlık veya ışıklık denilen alandır. Bu açıklık 1727 yılında kapatılmış ve muhtemelen sonradan yıkılmış veya yıktırılmıştır. 1900 yılında Sultan II. Abdülhamid tarafından bir minare eki ile birlikte bu kubbe tekrar inşa edilmiştir.19. yüzyılda Anadolu’yu gezen Charles Texier kitabında bu alanın bir açıklık olduğunu belirtmekte ve açıklığı kapatan herhangi bir kubbeden bahsetmemektedir.
Caminin ana ve orijinal giriş kapıları doğu ve batı yönündeki taç kapılardır. Sonradan açılan kuzey kapısı ile üç girişi olan caminin kuzey-güney ekseninde on bölümü bulunmaktadır. Aydınlanma yan duvarlardaki mazgal pencereler ve sonradan açıldığı anlaşılan doğu ve kuzey duvarlarında da geniş pencereler ile sağlanmaktadır. Doğu giriş kapısı ile direkt caminin içine girilmektedir.
Klasik Selçuklu mimarisinde minare yoktur. Batı taç kapısı üzerinde yer alan minber-minare ve yine batı taçkapısına dayanan büyük bir minare daha bulunmaktadır. Büyük taş minare Sultan II. Abdülhamid tarafından H.1317'de (M.1900) yaptırılmıştır. Taç kapının üzerindeki minber-minare ise altı ayaklı, altıgen gövdeli, üstü ve külahı de kare planlı zarif bir eserdir. 1727 yılında yapılan onarım esnasında yapıldığı tahmin edilmektedir. Minarenin olmadığı zamanlarda ise ezan, doğu giriş kapısının güneyindeki duvarın kalınlığı içerisinde açılan ve düz merdiven ile üstüne çıkılan taraçadan yapılmaktaydı.
Hunat hatun camii Kayserinin kalbinde meydanda bütün ihtişamıyla ben buradayım diyor ve bize zaten büyük olan medeniyetimizin hemen hemen her yerde olduğu gibi Kayseri'de de varlığının ne kadar muhteşem olduğunu eserleriyle gösteriyor. Bu medeniyetin Kayserililer üzerindeki etkisini öğrenmek için röportaj yapmaya karar verdik ama beklemediğimiz bir tepkiyle karşılaştık.Hem eğlendik hem şaşırdık kamera arkası görüntüleri izlemek için tıklayınız. :)




Kurşunlu Camii

Kurşunlu Camii,  Mimar Sinan tarafından Kayseri'de inşa edilen iki camiden biridir. Caminin bir Kayserili olan Mimar Sinan tarafından inşa edilmesi yapıya farklı bir anlam katmaktadır.



Kurşunlu Camii, klasik dönem Osmanlı mimarisinin Kayseri’deki özgün eserlerinden biridir. 16. yüzyıl mimari karakterini taşıyan tek kubbeli, tek minareli, son cemaat mahalli çift revaklı bir camidir. Kubbesinin kurşunla kaplı olmasından dolayı halk arasında 'Kurşunlu Cami” olarak bilinir.



Caminin banisi, Rumeli, Şam ve Karaman Beylerbeyi Kızıl Ahmedli Hacı Ahmed Paşadır. Doğancı Ahmed Paşa olarak da tanınır. Kayıtlarda "Hacı Ahmed Paşa Camii" şeklinde geçen Kurşunlu Cami’nin onun tarafından yaptırıldığı, giriş kapısı üzerindeki iki satırlık dört mısra halinde yazılmış kitabeden anlaşılmaktadır.


"Şehr-İ Zilhicce'de urmuşsun ânın bünyâdın 
Dilerim haşre değin sahibine ola dua 
Oldu mamür  velayet dedim ana târih 

Yapalı Kayseri'de camiin Ahmed Pâşâ"



Son satırdaki kelimeler ebced hesabıyla H.994 (M.1585) olarak caminin inşa tarihini belirtmektedir. Bu tarihte Mimar Sinan 97 yaşındadır. Fakat Osmanlı İmparatorluğu'nun hassa mimarbaşılığına devam etmektedir. Onun bu tarihlerde İstanbul’dan çok uzakta, Kayseri’de Kurşunlu Camii gibi bir 
eseri bizzat yapıp yapmadığı hakkında bazı farklı görüşler vardır.


Mimar Koca Sinan, Sai Çelebi’ye yazdırdığı söylenen Tezkiret-ül Bünyan adlı eserde meydana getirdiği yapıtlar arasında Kayseri’de iki cami ve 1 hamamdan söz etmektedir. Bu iki cami, Osmanpaşa ve Hacıpaşa camileridir. Albert Gabriel “Kayseri Abideleri” adlı kitabında Osmanpaşa Camii’nin izine rastlayamadığını söylemektedir ki caminin ismi itibariyle de zaten ilişki kurulamaktadır. Aynı şekilde Halit Erkiletlioğlu’da “Geniş Kayseri Tarihi” adlı eserinde bu caminin şimdiki valilik binası ile saat kulesi arasında olduğundan ve de yok olduğundan bahsetmektedir. Buna karşılık Mimar Sinan’ın bahsettiği diğer cami olan Hacıpaşa Caminin günümüz Kurşunlu Camii olması muhtemeldir ki tarihi kayıtlarda da Hacı Ahmet Paşa Camii olarak geçmektedir


Ahmed Paşa, Osmanlı Devleti'nin muhtelif rütbelerinde hizmet vermiş, aynı zamanda Sultan II.Selim ve onun oğlu Sultan III. Murad'ın en yakın hizmetlerini gören kişi olmuştur. Yüz yıldan fazla yaşayan Ahmed Paşa'nın İstanbul'da Doğancılar Meydanı'nda türbesi ve bir de hamamı bulunmaktadır.

Ahmed Paşa, Kurşunlu Camii'ni Mimar Sinan'a Konya valisi iken yaptırmıştır. Kayseri o tarihlerde sancak olarak Konya vilayetine bağlı idi. Ancak Konya valileri bu tarihlerde Kayseri'de ikamet etmekte idiler.

Sanatı sanatkarı bulmak için aracı olarak kullanan ecdadın nezih eserleri gibi, Mimar Sinan Kayseri'ye bu eşsiz camiiyi nakşederek gelecek nesillere,medeniyetin sürgülü kapılarını bir nebze daha aralayarak miras bırakmıştır..Kayseri'ye yolunuz düştüğünde bu medeniyet beşiğini ziyaret ederek geçmişe rahmet geleceğinize ise suhuletle bakabilirsiniz...


27 Mayıs 2018 Pazar

Ali Saib Paşa Camii

Talas ilçesinin (Aşağı Talas) Kiçiköy Mahallesi'ndeki Ali Saib Paşa Caddesi üzerinde bulunan Ali Saib Paşa Camii, kitabesinde de belirtildiği gibi Talaslı Ali Saib Paşa tarafından 1304 (1886) yılında yaptırılmıştr. 




Cami dikdörtgen planlı olup, içerisi dört sütun ve bunları birbirine bağlayan kemerlerle üç sahna ayrılmıştır. Kesme taştan yapılan avlunun üzeri pencereli yüksek kasnaklı bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin yanında kare kaide üzerine taştan, tek şerefeli ve güdük bir minaresi bulunmaktadır. Caminin avlu kapısı üzerinde de yapıldığı dönemin, 19.yüzyılın askeri armalarının yer aldığı üçgen bir alınlık bulunmaktadır.



Talas osmanlı sokagına giderseniz yol üzerinde muhakkak görürsünüz ziyaret edip tarihi havasını soluma imkanından mahrum kalmayın derim :)

Talas Han Camii

Kayseri Talas ilçesi Tablakaya Mahallesi’nde bulunan Han Camisi arazi konumundan ötürü kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Mimari yapısından bu caminin önceki dönemde ermeni Kilisesinin üzerine ve onun duvarlarından yararlanılarak yapıldığı sanılmaktadır. 

Caminin giriş kapısı üzerinde hattat Muhsizade es-Seyyid Abdullah’ın yazdığı iki mısralık yedi satırdan oluşan mermer üzerine celi sülüs yazılı kitabesi bulunmaktadır. Kitabesinden caminin Sultan Abdülhamid zamanında, 1899 yılında yaptırılmıştır.


Caminin içerisine yuvarlak kemerli bir kapı ile girilmektedir. Kare planlı caminin üzeri pandantifli bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbeyi taşıyan ana duvarlarının dört köşesinde yuvarlak ağırlık kuleleri bulunmaktadır. Kubbe yuvarlak ve yüksek bir kasnak üzerine oturmuştur. Bu kasnak üzerinde duvara dayalı sütunlarla 12 bölüme ayrılmış ve her bölümün içerisine de yuvarlak kemerli birer pencere yerleştirilmiştir. Ayrıca bu kasnak devrin üslubunda bir kuşakla dekore edilmiştir. Kuşağın içerisinde çiçek motifleri bulunmaktadır. Caminin yanında kare kaideli yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi vardır.


Cami bi kaç yıl önce restore edilmiş fakat kullanıma açılmadan yapılan yerler tekrar dökülmüş. Kamera arkası çekimlerimizin ilk kısmında var görmek için


Yaman dede Camii ( Eski Panaya kilisesi)

Tablakya mahallesinde 1886 yılında Osmanlılar zamanında inşa edilmiş olan kilise, Hristiyanların gitmesinden sonra 1926 yılında camiye çevrilmiştir. Kitabesi şöyledir: Yapısı şehr-i Mayıs birinde Şevketlu Sultan Hamit ve erfa metropolit İonnis devrinde A.Opstst 1886 yılında inşa edilmiştir.



 Bir dönem cami olarak kullanıldıktan sonra bakımsızlıktan kapısına kilit vurulmuş. Daha sonra tadilattan geçerek tekrar ibadete açılmış. Şu anda Yaman Dede yada Talas Yeni Cami olarak da biliniyor. Bölgede zamanında bir çok Ermeni’de yaşamış. Yaman Dede öğrendiğimiz kadarıyla Hristiyan olan bir Ermeni’ymiş. Sonradan müslüman oluyor ve camiye adı veriliyor.



Caminin teras kısmının altında tol biçiminde düzenlenmiş dükkânlar mevcuttur. Günümüzde dükkânlar, kültürel amaçlı hizmet vermektedir.


Biz yine namaz saatleri dışında gittiğimiz için kapalıydı kapısı daha sonra gelmek için sözleştik oradaki dükkanlarda çalışanlar bize yan taraftan da girişi oldugunu söyleyince oradan terasa çıktık çok bakımlıydı çevresi ama yine caminin içerisine giremedik. Yapı o kadar muazzam ki bu kadarı bile büyülemeye yetti. 

26 Mayıs 2018 Cumartesi

Hoca Hasan Medresesi

Selçıklular döneminde Kayseri Melik'i olan Nureddin Sultanşah zamanın da, Vezirhoca İhtiyareddin Hasan Tarafından 1193 yılında yaptırılmıştır.
Caminin yapısı Selçıklu mimarsinden çok Osmanlı mimarisine benzediğini görünce ilk olarak restorasyon faciası diye düşündük ama durum ondan da vahimmiş.Cami medresenin devamında caddenin ortasında yer alıyormuş camiyi yıkmışlar biraz daha geriye aynı isimle başka bir cami yapıp (1950 sonrası olması lazım tam tarihinden emin değilim.) diğer caminin kitabesini takmışlar. Neden böyle bişeye gerek duyduklarını bilmiyorum oradaki amcalardan öğrendiğimiz bu:)


Not;biraz ilerisinde medresenin kalıntıları duruyor görmek isteyenler için.

İsa Kümbet Camisi

İsa Kümbet Camii 1554-55  hacı İsa tarafından yaptırılmıştır. 


Caminin kapısı kilitli oldugu için içerisine bakamadık. Bu fotoğrafı da dışarıdan demirlerin arasından çektik :)

Gülük (Kölük) Camisi

12. yy. da Selçuklular tarafından yaptırılmıştır.Danişmentliler döneminde yaptırılan Gülük külliyesi, cami medrese ve onların hemen yanında yer alan ve günümüzde bulunmayan hamamdan oluşmaktadır.

Külliyenin veya caminin inşa tarihini ve banisini belirten bir kitabesi yoktur. Yapı üzerinde bulunan iki kitabeden daha eski olanı kuzeydoğu cephede yer alan ve sonradan eklenen taçkapı üzerindedir. Bu kitabeye göre yapılar 1211 yılında Sultan Mehmet Melik Gazi’nin yeğeni olan Yağıbasan Mahmut kızı Atsız Elti Hatun tarafından onartılmıştır.

1334 tarihinde meydana gelen deprem sonucu zarar gören yapı, ikinci defa 1335 yılında Alemuddin oğlu Külek tarafından onartılmıştır. Onarım ile beraber cami için düzenlenen vakfiyesinde birçok arazi giderlerini karşılamak amacıyla camiye
vakfedilmiştir.Bu vakıfnamede medreseden bahsedilmemektedir. Bunun muhtemel sebebi, deprem ile yıkılmış olan medresenin onartılmayarak bir bölümü ile cami harimi içine dahil edilmiş olabileceğidir. Bu durumda medrese 1335 yılından sonra bir daha kullanılmamıştır. Ancak 1970’li yıllarda yapılan restorasyon çalışmalarında cami içinde sondaj çalışmaları ve araştırmalar yapılarak toprak altında kalan bölümler ortaya çıkartılmıştır. Bu şekilde medresenin varlığı anlaşılabilmiştir.
bilinen en eski fotoğrafı (yani internette buldugum :) )


 
Kayseride iki katında da oda olan tek medresedir.Kapı girişinin sağında 5 oda yer almaktadır. Karşı köşede odalar ve ilerisinde kütüphane bulunmaktadır. ikinci kattaki odalara giriş kapısının yanında ki iç merdivenden çıkılmaktadır. Odaların şimdi ne için kullanıldıgını malesef öğrenemedik diğer camilerde oldugu gibi bu camimizde de vakit namazları dışında görevliyi bulamadık.

Yerel geleneğin dışında abidevi bir çini mihraba sahip olan Gülük Camii, bu özelliği ile Kayseri eserleri arasında ayrıcalıklı bir konuma sahiptir.




Yazık ki bu muhteşem eserin dökülen kısımları restorasyon kurbanı :) Ne olursa olsun anlattıkları kadar varmış dediğim eseri görmeden Kayseri'yi gezdim demeyin.


Hasbek Kümbet Cami

Kayserinin en eski camilerinden biri olan Hasbek Kümbet Cami miladi 1310 yılında yapılmıştır.



 Kare şeklinde bulunan kümbet camisinin  içi ;


Hacı Saki Mahallesi Atatürk Bulvarı  üzerinde bulunuyor. Namaz saati dışında gittiğimiz için kimse yoktu görevliler de sadece namaz saatleri içerisinde geliyorlarmış. Bilgi almak isterseniz namaz saatleri içerisinde gitmeye özen gösterin ;)

25 Mayıs 2018 Cuma

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camisi (incesu)

Rivayet odur ki; Veziriazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa bir Bağdat seferinde, 1659-1660 yıllarında, o zaman bataklık halinde bulunan İncesu deresinin kenarına ordugahını kurdurur. Söylentiye göre o gece rüyasında kendisine bu ıssız yörenin ihyası emredilmiştir. O Rüyaya istinaden mi bilinmez, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın inşa ettirdiği külliye bugün dimdik ayakta olup, tarihi ve mimarisi ile turistlerin ilgisini çekmektedir.




Adana-Niğde-Kayseri ile Nevşehir-Ürgüp-Kayseri'yi birleştiren çağın önemli yollarından İpekyolu üzerindeki kavşakta, İncesu’da 1660 yılında Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından bir külliye yaptırılmıştır. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camii;çarşı, kervansaray, medrese, tabhane ve hamam ile birlikte külliyeyi oluşturan yapılardan biridir.Cami, üç gözlü son cemaat yerinin gerisinde tek kubbeli ve pembeye çalar bej rengi mahalli taşla inşa edilmiş bir yapıdır. 12.80 metre çapındaki taştan örtülmüş ve üstü başka bir malzemeyle kaplanmamış kubbe sekizgen ve yüksek bir kasnakla çevrilmiş, kasnağın köşeleri sivri kubbeli sekizgen ağırlık kuleleriyle takviye edilmiştir. Kubbenin 195 cm kalınlığındaki enli duvarlara geçişi tromplarla sağlamış, tromp kemerlerinin içi, uçları köşelerde konsollara oturan kavisli üçgen satıhlarla yapılmıştır. Caminin beden duvarlarında, önde ve arkada, alt sırada ikişer, üst sırada üçer, yan duvarlarda ise altlı üstlü üçerden olmak üzere yirmi iki pencere bulunur. Dört pencere de kasnağın dört yanma konulmuştur. Alt pencereler taş sövelidir, üst sıradaki pencereler ile kasnak pencereleri sivri kemerli, alçı şebekeli ve renkli camlıdır.



Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabe ile kervansarayın giriş kapısı üzerindeki kitabe aynı ifadeyi taşır. Gerek caminin ve gerekse kervansarayın kışlık, kapıları üzerindeki kitabelerde külliyenin Rumi 1670 (Hicri: 1081) yılında inşa edildiği yazılıdır. Külliyedeki üçüncü kitabe, cami avlu kapısı üzerinde bulunmaktadır. Bu kitabe Sultan Abdulmecid devrine ait olup 1860 tarihlidir ye caminin o yıl esaslı bir tamir gördüğünü anlatmaktadır.



Bu camide görülen bir başka özellik ise, duvarlarında , levhalar hizasında, kabartma olarak
4 büyük meleğin isimlerinin yazılımış olmasıdır ki ikinci bir örneğinin olduğunu şimdilik bilmiyoruz.
Sağdan sırayla, Azrail, Cebrail, Mikail ve İsrafil olmak üzere. 
Fotoğrafta Cebrail yazmaktadır. 

 

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından bir külliye olarak yaptırılmıştır. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Kervansarayı, çarşı, cami, medrese, tabhane ve hamam ile birlikte külliyeyi meydana getirmektedir. Klasik osmanlı mimarisinin yansıması olan bu eser incesu da ziyaretçilerini bekliyor :)